Büyükşehir Belediyesi tarafından ölümünün 40. Yılı münasebetiyle düzenlenen Gönül Adamı Fethi Gemuhluoğlu'nu anma ve anlama sempozyumunun 3. Oturumunda Belediye Başkanımız Haluk Cömertoğlu Fethi Gemuhluoğlu’nun yetiştiği kültür ortamı konulu sunumlarıyla katılımcılara bilgi verdi. Program sonunda Büyükşehir Belediyesi tarafından panelistlere katılım belgesi taktim edildi.
Belediye Başkanı Sayın Haluk Cömertoğlu’nun paneldeki konuşması aşağıda yayınlanmıştır.
Bu ismi anarken söze nerden başlamak gerekir bilmem, lakin efendimizden tavsiye edilen üzere; önce selam, sonra kelam, önce refik, sonra tarik düsturuyla dostlukla, muhabbetle, sizlere hoş geldiniz der, cümlenizi Saygıyla ve Allah’ın selamıyla selamlarım, evvelini ve ahirini selamlarım. Batınını ve zahirini selamlarım. Habibi Zişanımızı sahabeyi güzini ehli beytini ve âlimlerimizi, şehitlerimizi selamlarım… Akrabası olmaktan onur duyduğum Fethi Gemuhluoğlu’nun onu güzel gelenek üzere yetiştiren ceddini ve bağlılığını ifade eden şu an itibariyle salonumuzu dolduran siz dostlarımızı da selamlarım.
O halde Fethi Beyi anlamak için onu yetiştiren ailesini ve kültürünü tanımak gerekiyor. Kendi tabiriyle gönülle mayalanmış yol evladı olmayı başarmış ailesini ve ev ortamını, töre ve geleneklerini sorarak izinden yürüyelim. O ev ki hayata bakışıyla mahremiyet anlayışıyla onur ve hassasiyet anlayışıyla giyim kuşamıyla izzeti ve şerefiyle kazanıp harcama gelenekleriyle sokağıyla, komşusuyla, toplumuyla, çalışma heyetiyle hep barışık, hep dost, hep güvenilir, hep beklenilir, hep özlenilir olan, paylaşılan hep üretmekten yana koşturan töre geleneklerini topluma açık ve örnektelikleriyle riyadan uzak sürdürebilen açık bir yaşam müzesiydi adeta. Öyle bir müze ki her şeyi doğal ve samimiyetle döşeli kendi ifadesiyle annesi Fatma Saniye Hanımefendinin özveriyle yetiştirdiği Arapgir kültürünün nadide gülüydü. Değerleriyle ayağa kalkan muhterem bir şahsiyetti.
Mülkiyelilerin kendi aralarında birlik, tutarlılık ve bağlılık ifadesi olarak kullandıkları BİZ ARAPGİRLİYİZ ! söylemine atfen, ARAPGİR’lilik ve kültürü nedir o halde? Aslında cennette yaratılıp sonra imtihanı gereği yeryüzüne indirilip muayyen bir ömürle çoğaltılıp yaşatılan Adem ve nesilleri için çoğaldıkça yayılan, dağılan insanlık ilk dönemlerinden bu yana suyun, güvenliğin, havanın ve ürünlerinden olduğu coğrafyalara hep göç etmiş ve yerleşmişlerdi ki onlardan birisi de Yukarı Fırat Bölgesi ve Arapgir’dir.
Kadim bir geçmişin, istila edilmemiş sürdürülen gelenekleri harmanlamış kültürün adıdır Arapgir.
Romanın toplu yaşam kentlerinden olup ‘ARAPGERT’ olarak temiz su membaından güvende ol gezin manasına gelen İpek yolu üzerinde olgunlaşmış, üreten ve sanat icrasında bulunan insanlarıyla anılan bir kenttir ARAPGİR.
Karasal iklimin hâkim olduğu, karın çok kışın uzun olduğu, arazinin engebeli, tarımın zor olduğu bu bölgelerin zamanı ve imkânları iyi kullanarak çerden çöpten aş yaparak hayatlarını devam ettirmeleri kültürün oluşmasında önemli bir etkendir. Çünkü yoğun bir emek ve özveriyle üretilen her ürün değerlidir. Ve bulunduğu yeri de önemlidir. Yaşamında zorlukları olduğu bölgemiz hep yenilenmeye, üreterek devamlılık sağlamaya çalışmış ve başarmışlardır. Roma Taş Patikalarında dereleri ve vadileri birbirine bağlayan merkezde 60 Taş Köprüden, 200 ün üzerinde Tarihi Camii, Hamam, Bedesten ve Medrese, Kervansaray, Su dağıtım sistemleri, Hanları ve yüzlerce taş, kerpiç, ahşap konakları, yollardan taş duvarlarla çevrili giriş kapıları içe açılan kanatlı kapılardan, taşlarla döşeli Arnavut Kaldırımlarıyla sağ ve sol tarafında tanzim edilip imar edilmiş hobi bahçeleriyle, meyvelerin her mevsimde sebzelerin sırasıyla dönemini beklediği bir bahçe, nizami tarım ve kültürü her ev için lazım olan ne varsa yazın yaşından ortamı kurutup kışa hazırladığı bir gelenekler zinciridir. Ürünlerin değerli olmasını temin eden oksijen cennetidir. Temiz suların kaynağıdır. Şifa kentidir adeta.
Miladi 570 yılında Mekke’den temiz bir hayat yaşamak üzere güvenli bir bölgeye göç kararı alan Tai kabilesi Hatem-i Tai başkanlığında gelip Arapgir’in Eskişehir Mahallesindeki Narin Kale eteklerinde inşa edilmiş alanlara yerleşirler ve Evliya Çelebinin sözünü ettiği Peygamber Efendimizin (s.a.v) Hatem-i Tai için en cömert olanıydı zaten yerleşiminden sonra her gelenin gidene erdemli insanlarıyla anlatıldığı şifa ve destan şehri oldu, diye anlatmışlardır. Belki de ayakta kalan en uzun su taşıyıcılarının ve dağıtım şebekelerinin bulunduğu Roma Dönemi sarnıçları, köprüleri, kaldırımları üretmeyi ve geliştirmeyi öngörmüşlerdir. Uzlaşı üzerine bütün yaşayanlarıyla her dönemini harmanlamış bir geleneğe ve kültürel birikimine dönüştürmüş erdemlilerin şehri olarak binlerce yıldır haklı bir nama sahip olmuştur. Yani Fethi Bey’lerin şehri olmuştur. Osmanlıyı yedi sadrazamı, doksan paşasıyla ayakta tutan Cafer Paşa’dan koca Ragıp’a, Gümrükçü Osman Paşadan Yusuf Kamil Paşaya, Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Yusuf Paşadan Şakir Paşaya, Çanakkale Baş Komutanı Cevat Çobanlı Paşaya onurlu ve erdemli bir temsili vermiş kültürün adıdır ARAPGİR.
Eserlerin, ürünlerin, geleneklerin, tekstille Arapgir alacasıyla nam salmış Manusa Kumaşı tüccarlarının yetmiş altı iş kolunda birbiriyle kalitede ürün yaşamına girmiş sanatkârların ahilik merkezi olmuş şehridir Arapgir. Üreten ve ürettiğini pazarlayan, uzlaşı, güven, vefa kentidir. Sadece öksüze yolda kalmışa değil, yoldan çıkmışın da elinden tutup tekrar insanlığa dost olabilen bir şehir.
Sokağında büyüklere ve bilenlere saygının ve hürmetin olduğu esasıyla törelerin hissedildiği bir şehirdir. Tembellerin boşlukta fitne çıkaranların israf edenlerin sevilmediği, üretenin alın teriyle geçinenin paylaşanın, imar edenin, el üstünde tutulduğu kadim geleneksellerin yaşatıldığı coğrafyanın adıdır. İlkbahardan yaza, yazdan kışa bütün ürünlerin hazırlanıp komşusuna muhtaç olmadan bahara kadar ihtiyaçlarını giderip yaşamasını bilenlerin misafirperverliği ile övünen, akşam ettirmeleriyle biline ve dinleyenlere rehberlik ettiği muallim kent şehridir ve kültürüdür Arapgir.
Mustafa Neşet Efendinin reisliğinde Fatma Saniye Hanımın yaşamında, hamaratça bir evlat yetiştirmenin ve öncülüğe soyunacak bu kişinin fikri aşılanmasını bizzat evinden aldığını ve mahallesinde geliştirdiğini hep bilenlerle birlikte olma sosyal çevresini iyi insanlardan seçme, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu anlatayım temsiliyle onun gelişimine katkı sağladığı bir ev düşünün. Halvetilik terbiyesiyle tasavvuf yolunu belirginleştirmiş Arapgir’li bir öncü olan Karabaş-ıı Velinin yolundan yürümüştür. Aslında Fethi Bey yaşayan bir Arapgir kültürüdür. Gençlerle sohbetinde hep dostluktan, sevgiden, aşktan, bağımlılık ve sadakatten bahisle davetini Allah’a ve Peygamberimizin tavsiyelerine yönlendirmiştir.
Biz tenkit için değil tebliğ için geldik diyerek boş sözlerden yüz çevirmiş ve bulunduğu ortamdan taşı hep gediğine koymuştur. Mümin kişi yerilmenin ve sevilmenin ötesindedir hatırlatmasıyla, zannın büyüğünden ve küçüğünden kaçınılmasını, hırs-ı mal, hırs-ı cahil (makam mevki hırsı) üzere değildir diyerek tul-i emele karşı hep uyarmıştır. Hayalperest olmamayı, mal ve mevkii hırsına kapılmamayı stres ve bunalımın batının hasleti olduğuna Müslümanın ise vefa ve bağlılıkla olması gereken hali hatırlatmıştır. O’nun yazılı olmayan hukuk kuralları yani töreleri vardı. Hep yeni bir gelecek tasavvufuyla karşılaştığı her ortamın potansiyel gördüklerini geleceğin kadrolarına hazırlamak için uğraşırdı. O Necip Fazıl’a beni fikir olarak siz emzirdiniz demişse bizlerin de hal gönül ve fikir dünyamızı emziren sayılı kişilerden biridir merhum Fethi Gemuhluoğlu.
O ki insanlara emek harcar peşinden koşardı. Dostlarına tavsiyesi paradan önce dost biriktirin sözüydü. Parayı sol elleriyle tutar onu kirlilik kaynağı görürlerdi. Para kir, insan nurdur gözüyle insanın nuruna hürmet ederdi. Onun için Türkiye’nin Muhtarı dediler. Yine üstadın dilinden muharebeye karışmayan ama ön saftakilere mühimmat ve cephane taşıyan fikir sakası olarak bahsettiler. O tek başına bir akademi gibiydi sözüyle sema yapan adamdı o.
Fethi Gemuhluoğlu, Feth ismiyle müsemma olmuş ve tanıştığı tüm insanları feth etmeyi bilmiştir.
Günümüz düşünce adamlarının fikir tohumunu atan onları sulayan, besleyen, takip eden birkaç aydın emektardan biridir.
Bizlerin onu anlaması ve tanıması tam bir vefa gereğidir. Hem de kendimizi yetiştirme açısından önemlidir. Dinleri, dilleri ve renkleri, ırkları ne olursa olsun yeryüzünde yaşam süren her milletin istiklal ve hürriyetine kavuşması bizleri İstiklalin sevdalıları olarak ancak mesut eder diyerek Afrika’nın karanlık yüzüne ışık tutmuştur.
İnsan, fikre dost, coğrafyaya, tarihe, ormana, ağaca, taşa, toprağa, komşuya, yaşlıya, dost olmak ve güvenli bir zeminde durmak zorundadır. İşte Fethi bey hep kendinden ödün vererek fedakarlıkla geleceğin özlemiyle risk alacak inisiyatif kullanarak özveri ve medeni cesarete sahip kadrolarının olmadığını görerek bugünün yöneticilerini yetiştirmek için adeta kadim bir kültürün köklü bir medeniyetin özellikle pak ve temiz bir tevhit anlayışının tebliğci sıfatıyla önce kendisi yaşayıp sonra ısrarla takipçisi olmuştur. Ruhu şad hizmetleri kabul olsun. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.